19 Kasım 2010 Cuma

yine

bir oda olayındayım.sıkılıyorum.bunalıyorum.burada tek basıma olmak istemiyorum.tek basıma olacaksam tamamen tek basıma olmak istiyorum.dengesizim,dengesizlik yaparken kendimi tutmaktan nefret ediyorum.saglıklı ilişkiler.evet cok önemli.ama ben cok yoruluyorum.bazen kendimi eskiden yaptıgım seyleri yapmak için zorladıgımı hissediyorum.ama bunları yaparken artık keyif almayacagımı biliyorum.insanları hayatımdan cıkardım.cok az insanla yasıyorum.eskiye nazaran yani.bundan memnunum.fakat baska insanlar öyle ya da böyle karsıma cıkıyorsa,benim de daha fazla kacıs noktası bulmam gerekmez mi?bu noktaların baska insanlar mı olması gerekiyor.neyse,dedim ya,çok sıkılıyorum.

5 Ekim 2010 Salı

o kadar da

aylardır tutturdum odamı değiştireceğim,değiştireceğim diye.bi kitaplık düzenlemesi bi eski kagıtları falan atmak tüm olayı halletti lan.bi bunlardan kıllanıyormusum

yine de haftaya duvar kagıdı yapacagım.hahaha

31 Ağustos 2010 Salı

okul

4 sene birşeye hazırlanıyorsun.yüzlerce en az senin kadar bilinçli insanla beraber.kosullar zor,agır,duygusal olarak agır.
ve birşekilde olmuyor.nedeni nasılı sanırım önemli değil.sadece farkındalık önemli.
ve o sey iyi hep en iyi olarak gösteriliyo.
bitiyor,olumsuz,ağlıyorum,çok ağlıyorum.
sonra müthiş bi rahatlık.
bu kadar sinirin bu kadar sivilcenin bu kadar calısmaların sonucunda ne oldugu önemsiz olan bi sinir bosalması.üzüntü kalmıyo.duruyorum.ben bu işi istiyor muyum.neden gercekten bi üzgünlük degilde kırgınlık bu.
hayır,ben tiyatroyu bi tür kimliğim olarak görüyorum,varolma ve ilişki bicimi olarak.
bu ilişki bicimini kendim aktarıyorum.canlı.taze.yeni.bu yuzden ben oyuncu olacagım
sonra bakıyorum bi sürü dedikodu rivayet su hoca böyle sert böyle manyak.ah yorgunluk.
hayatıma cok dogru noktalardan temas etmiş insanların ögretmenim olacagı,tanıstıgım ögrencilerin benimle aynı kafada işler yaptıgı,alternatif ve özel bir okul olma yolunda giden,enerji cıkan bir yer beni kabul etmiş.ve oyuncu oldugum için değil,nazlı olarak kafamın içindekiler için.ve bu deger cok önemli.ben oyuncu değilim ki,öğrenci olmak istiyorum.cıkınca olacagım.e o halde?
bu okulun degerlendirmesi bana uyuyorsa,ve egitmenler,ve ögrenciler.
evet ben dogru yerdeyim.bogaza nazır tarihi bina.hiç kasvetli değil.
ve burası bana inanılmaz bi huzur saglıyor.
klişelerden kurtulmak gerek dedim hep,bilmeden kurtulup alternatife gittim aslında.
kadir has bana iyi gelecek,iyi hislerim var

ah ya

öyle bi zamanda geldin ki,öööyle bi zamanda.her an en hızlısından dogru akıyo.olması gerektiği gibi.cünkü dogru yok,yanlıs yok,plan yok.sen varrsın ben varım.hemen yogun,hersey hemen ama ben yine de saatlerce gözlerine bakabilir oluyorum.sonra içimden bişiyler akıyor,kopuyor,geri dönüyorum dünyaya.elini tutuyorum.muhallebicide oturur gibi acaip huzurlu bi tutku olusuyor.ve hersey ortaklasa hissediliyor.garip bişi oluyor bu garip ve güzel ve sanki sey gibi..cok tecrübesiz.
aslında ne kadar bişi bilmiyomuşum nedir iki insanın birbirine sevgilim demesi.zaman önemli değilmiş,hiç değil.
böyle birşey,adı herneyse,kendi içinde zamanını yasıyor,o iki insan yasıyor,dısarıdaki dünyanın zaman kavramıyla bir değil,hiç değil.

24 Ağustos 2010 Salı

ve ve

sevgilim dizimde ystıyor.odman ve ercan konusuyorlar.sezen müslüm bizimle.mutluyum.mutlu.mutlu.güzel bir gece.

22 Ağustos 2010 Pazar

şimdilerde,saniyelerde

bir bakalım.karanlık bir salon.tabi pencerelerden aksam üstünün kücük ısıgı giriyor.gün bitti haydi bakalım ışığı.benim için gece endişelerle dolu.öte yandan endişelenicek pek birşey yok.enerjisizliğim kendimi kızdıracak noktada.yarın d böyle bir enerjide olmaktan cok korkuyorum
birazdan sigaram bitecek.bulumun kıcı hareketlencek.yarın sınav için giyilecek seyler aranmak üzere dolap bosaltılacak.en güzel sutyen takılıp ugur getirsin denecek.
canta yapılacak .aksesuarlar.hı hı evet.
kendime tekrarlıyorum.amac değil araç.
enerjisizlik sıcabileceğim nokta.tam hazırmıyım onu da bilmiyorum.calısmak gerek vanya dayı.calısmak.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

bu,şu.buşu.

karanlıktakiler baya sayko film.
1 saate taksime gidicem.
pazartesiyede aman yollar aman da yollar.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

aaaaa

bazen herkesin söylediği kötü şeyler bana mesajmış,gülenler bana gülüyormus gibi geliyor.
cok saglıklı değilim.

sönsün

can alpan tartısmasız en tatlı insanlardan biridir bu yeryüzündeki
güzel bir aksam gecirdik.
amelieyi izlerken sızdık sabaha karşı.insan daha ne ister.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

you gotta let me go

ps.la finestra di fronte
duvarlara kafamı mı vursam ne yapsam bilmiyorum
herkes yetişkinlik ediyor.
17sinde kocaman kalın kafalı bir cocugum ve burda tutunamıyorum
elimi tutan vardı 5 kurusa bir mandaya sattım
kocaman kalın kafamı vurarak duvarı kırdım
simdi gökyüzüne bakıyorum ama o bulut gitmiş.
başka bulutlar ilgimi cekmiyor
eger duyarsa belki gelir günün birinde
o zamana dek çimleri yoluyorum mandanın öğrettikleriyle
ben bir çocuğum ne yaparsın
cocuklar temiz,bazı zamanlar oldukca vicdansızdır.

6 Temmuz 2010 Salı

bir ömür yetmeyen cahil periler

ilk önce şiir okuduğunu,çalıştığını düşün.
sonra yemek yapan 6 güzel insan düşün.
bir anne,iki aşık,üç heyecanlı çocuk.konuşan,konuşan,konuşan.
hiç bitmeyecekmişcesine güzel,yatak yastıktan nefret edilen akşamlar iyidir.
hele de uyku yerine rakı varsa.
hele de müzik varsa.
dün hepsi vardı.dün iyiydi.
masaya oturmadan özenilmiş sofraya bakıyorum,2 saat sonraki daha da güzel dağınıklığına.bunu çok seviyorum.

ps.çağrı şensoy en mükemmel öğretmenlerden ve dostlardan biridir.


şimdide gönenç yay'ın doğum günü şerefine pasta yapacağım.

evet

aşkı umut etmeyi bıraktım.zaten haketmiyorum.

29 Haziran 2010 Salı

sabahtan beri hep aynı 15 sarkıyı dinledim.ölümüne tembelim.keyifsiz bir tembel.şimdi dün geceyi hatırlayarak manasızlığıma güzellik katıcam.çünkü reckonerın bi remixinde barıs manco tınıları yakaladığımı düşündüm demin.beynimi su bastı.

gülşahın kep törenindeydim.guzeldi,kep töreniydi,artısı eksisi yoktu.sonra emreyide aldık.(su an bunları yazıyor olma sebebim emredir,ondan mail beklememdir.)yada emre bizi aldı.tam da sey edemedim.fenerbahceye gittik.true blue.boştu.geceydi.deniz vardı.ilk defa böyle bi dörtlü olusturmustuk fekat nerden basladıgı tam bilinmeyen bir zinciri biri açtı.ve saatlerce herseye gülünen o nadir gecelerden birini yasadık. sonra biyerde corba içtik.hayır begüm içti.ben cay içtim.gülşah makarna yedi.okey oynadık.çok manasızdık.geceyi nargileyle noktaladık.deniz kenarında hahaha diye seviyeli baslayan gecemiz kahkahaların artmasıyla daha kabul edilebilir mekanlara dogru ufak ufak kaymıstık.

sonra eve gittim.(korsan taksi)gece 2 bucuk oldugu için taksici sarhos oldugumu düşünüyodu,ya da kendisi sarhostu.eve yaklasırken bi yerde durdu."biraz daha gidicez"dedim."ben sizi buradan almıstım bi kere"dedi."öylemi ben hatırlamıyorum hiç"dedim."ben de hatırlamıyorum "dedi???.ve biraz daha ileri bıraktı.

parama baktım.para yoktu.paramı ekmek sepetinin yanında bırakmıs olmalıydım.eve koştum para aldım adama koştum parayı verdim ve tekrar eve koştum(neden amk niye kosuyosun parayı verdin)ve evet.merdivenden düştüm.bahcede.çok utandım,daha yazmicam.

11 Haziran 2010 Cuma

facebookta linki olmasaydı asla adresini hatırlayamazdım bloğun,asla

2 Haziran 2010 Çarşamba

yenilikler.

maltepeyi kazandım.elde var 1.
onu hala düşünüyorum ama elde bişi yok 1.
CEREN GİTTİ elde gidenler cok
cereni ugurlamak için feymişi okuldan kacırdım sonra hava limanında ceren ben yelda ayris fehime erik yedik.sonra cerenle yelda gitti.ve biz durduk.döndük.arabada uyuduk.hava sıcak ama buralar bulutluydu.

31 Mayıs 2010 Pazartesi

bu işte bir yanlışlık var

bugün oyuna gittim.çehov'a 150.yıl başlığı altında bir tiyatro topluluğu festival'e martı'yı yapmış.
salona girdiğimde "sıla" çalıyordu.oyunun kimi noktalarında "lale devri" "söylendi.treplev; "ı'm not normal" tişörtü giyiyordu.maşa kokainmandı.ve zaten oyun hakkında hiçbir fikir yoktu.nina'yı oynayan kız fena değildi ama oyuna yapacağı hiçbirşey yoktu.bir grup insan büyük bir iddiayla festivale oyun sunup,kabul edilip bir de bu sekilde utanmadan oynuyorlar.nasıl bir hışımla çıktığımı bilmiyorum.onların yerine utanamadım bile,sadece yüzsüzlüklerine sinirliydim.
türkiye'de tiyatro geriymiş.çünkü türkiye "yeni"yi,edebi tarafı atmakla götümüze pandik atıp güldürmeye calısarak yapıyor.
umarım bir daha sahneye cıkmaya kalkmazlar.en azından bu bilinçsizlikle!

ve çıktığımda tesadüfen şahit olduğum bir olay;eli kanlar içinde bir insan kapkaça uğramış.durumunu polise anlatıyor.ve polisin tek yaptığı bakmak.öylece bakmak.

türkiye'nin yarısı herşeye sadece bakıyor
türkiye'nin yarısı anlamadan biliyor
türkiye'nin yarısından fazlası yargılıyor
türkiye'nin yarısından fazlası türklüğü putlaştırıyor.kendi tarihini bile bilmiyor.
türkiye gençliği denen zırvalığın hemen hepsinin tek tepkisi internet üzerinden.ve biryere ulaştırmayı hedeflemiyor.

evet,ben bu ülkede yaşıyorum ve buralıyım ve burada kalacağım.ve ben asla sizin gibi olmayacağım.sars.kimsenin götüne pandik atmadan.çünkü bu ülkenin problemi korkmak.deli gibi korkmak.

30 Mayıs 2010 Pazar

ee.şey.sana başka diyecek şeyim yok.aslında çok şeyim var.sana söylemek çok manasız olurdu çünkü buna yol açacak bir şey yok aslında.sadece ee.şey var işte.ama bi yandan da tonla şey konuşulur.aslında daha önce başıma gelmeyen birşey.şey gibi.otobüste yanından geçen birini istemek gibi.
gerçekten de masal içindeyiz şu anda.ceren şimdi dedi de.böyle kendi dünyamız içinde oturuyoruz.midemden kafama bişey çarpıyor.çıkıyo.tekrar içeri giriyor ve kalıyor.sana dair anlatcak daha fazla şeyim olsa herkese anlatırdım sanırım şimdi.ama istemiyorum da bi yandan.belki de bir tür sevgi açlığı falan yaşayıp sana yönlendiriyorumdur.genelde bana böyle olur.ama bu kez öyle birşey değil sanki.sadece sana heyecanlanmak gibi bişey.hem de buna yol açacak hiçbirşey yapmamışken sen.çok uzun süre yanımda durmana ragmen seni nasıl fark etmediğimi anlamıyorum.aslında sana bazı konuladan dolayı uyuz oluyordum ama sonradan haklı olduğunu fark etmem dikkatimi çekti.sonra gülüşün dikkatimi çekti.güzel.sanırım hiç yavşak bir insan olmaman seni fark etmememe yol açarken çeken şey de bu oldu.seni kurcalamak ve yine birşeyleri kurgulamak falan istemiyorum.ama seni düşünüyorum.bugün hele çok.bu his aynı kalırsa.o zaman karşına yeniden çıkabilirim.çünküü gerçekten hissettiğinde,peşinden gitmelisin.ben öyle düşünüyorum.sana mesaj atmak falan gibi şeyler yapmadan gerçekten karşına çıkmaktan bahsediyorum.şu an için sadece seni düşünüyorum,kurmadan.kendimde bir yere koymadan.sadeece sen olduğun için.sonrasını bende bilmiyorum.

masumiyet

uzun zamandan sonra yeni bir güne tamamen yeni başlamayı hatırladım .sabaha karşı uyuyup huzurlu olarak erken kalktım.dolu bir mahalleden şarkılar yükseldi.sonra kahkahalar.birinci kattan gökyüzüne.güldüğümüz için mutlu olmadık,mutlu olduğumuz için güldük.
evi temizleyecek enerji vardı,çıkıp börek alacak bile
işleri birbirimize paslamadan.
ve sonrası bahçe.
yağmur başladığında biz hala bahçede kalmak istiyorduk.içeri gidemez ve ıslanamazdık.
kadınım çarşafları getirdi.demir parmaklıklar ve saksılar arasına gerdik.yere bir battaniye ve koltuğun minderleri.sonra bir yığın yazı.bir yığın yaşam battaniye üstünde.bi yığın ruh.
cemal süreya.orhan veli.can yücel.brecht.füruzan.ece ayhan.
yazmak ne?neden yazarsın?neden yorumlar mutsuz eder?önemli olan gerçekten sonuç değil süreç mi?okulda neden birşey öğrenmiyorum?17 yaşına gelmek ve aslında gerçekten pek te birşey bilmediğim gerçeğini fark etmiş olmam bundan sonrasında ne getirecek?harekete geçicem ama başlangıç noktası nerede?plastik sınır'a bu kadar inanırken neden şimdi yazdığım şeyden korkutmalarına izin veriyorum?sonra can yücel'in yazdığı birşeyi okuyorum.ve aydınlanıyor kafam.
ceren "insanlar herşeyi halının altına itmeye çalışıyor,ve sen onlara çarptın.hoşlanmayanlar olacaktır.ne zaman fark edeceksin yaptığın şeyi?"diyor.evet diyorum.bazen bambaşka bi insanın yazdığı şey doğru zamanda karşına çıkar,ve evet dersin,yalnız değilsin.
"içerimde bir bokluk var
yıkıyorum,yıkıyorum,yıkılmıyor
yüzümde bir maske var
çekiyorum,çekiyorum,çıkmıyor
böğrümde bir ölü çocuk
ölüyorum ,ölüyorum, ölmüyor
gözümde bir çakmak var
çakıyorum,çakıyorum,çakıyor
suratınıza!"



dinginim.yanımda bir fizik şampiyonu,bir büyücü ve michael jackson ile robin williams arasında sıkışmış 3 kadın var
müthiş güzellikte bir de çadırımız.o çadırın altında,ıslanmadan yutuyoruz yağmuru.
müzikler sonda değil,biz o şarkıların fonuyuz.
dinginim,dinginiz.mutluluk buradan çıkar.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

bizim okulda hem kafalı hem cok yetenekli 10 insan falan var.onları görünce bizim jenerasyona ve mezun olduğum okula inanıyorum.
http://snaokms.deviantart.com/
http://xdevinx.deviantart.com/
http://www.facebook.com/profile.php?id=753416798&ref=ts#!/album.php?aid=118278&id=753416798
http://www.facebook.com/album.php?id=714927767&aid=-3&s=140&hash=c558d9c9153e50e7958985f7a5ba7737#!/photo.php?pid=268316&op=1&o=global&view=global&subj=1586027664&id=100000023511968
göz atın.kitlenin

allweneedislove

ve iyi olacaktı.baloncukları gör.birini seç.içine gir.görmeye devam et.evet.iyi olacak

20 Mayıs 2010 Perşembe

arayıçokaçtım

bu haftam oldukça yoğun geçiyor.festival oyunları,giriş parçaları,galata'da prova derken eve gece yarısından önce dönemez oldum.yorgun fakat iyiyim.bunların yanı sıra galata'da oyunlar çıktı.içime sindi.teknik aksaklıklar giderilirse iyi bir iş çıkacak.parçalarım da çok iyi gidiyor.ilk girişte mimar sinan'ı kazanmayı umuyorum.festival oyunları hayal kırıklığı yaratma yolunda.ismene'yi çok beğendim.dava da ise muhteşem bir dekor-ışık olsa da oyunculuk seçimleri ve oyun metnine uyarlamada ciddi boşluklar vardı.cinecitta sevimli,enerjik,ağır metinliydi ama takip etmesi biraz zordu.buradan alman tiyatrosuna sesleniyorum.biraz yavaş.es diye birşey var.bildin mi?

12 Mayıs 2010 Çarşamba

unutmamak için,sezon kapanırken.bunlar da benim beğendiklerim


bomba

şölen

kerem gibi

hizmetçiler

shopping&fucking

şeylerin şekli

ilyas odman,bugün hiçbirşey

kafes

o neydi ya

aşkın ışığı'ndan sonra izlediğim en felaket oyunu izledim.çok sıkıcıydı.isviçreden bir tiyatro okulunun.avrupa üniversiteler tiyatro şenliği defterini o oyunla kapadım.


ama festival baslıyor.bugün ilk oyuna gidicem.cinecitta.umarım heyecanımı geri kazanırım.artık güzel bir oyun izlemezsem iki ihtimal var.sadece kendi işlerini beğenen tiyatrocu bozması olabilirim,yada kendimi pastaya verebilirim.

bu arada bugün traiserımız gelicek umuyorum.merak içindeyim.

22-23 mayıs galataperform

11 Mayıs 2010 Salı

bugün saat 07:22 sularında gerçek bir recep ivedik hayatıma balıklama bir giriş yaptı.nokianın müziğini zil sesi edinmiş telefonum yastıgın yanındaki yerinde acı acı bagırıyordu.fırladım.bilmediğim bir numara olduğundan,ve saat sabah eşeğin ziki olduğundan sinirliydim,zaten genelde karışık olan kafam iyice ambale haldeydi.açtım."alo"dedim dünyadaki 3543534 insan gibi.ama geri kalan küçük ve özel bir yüzdeden biri olan karşı taraf çok daha vurucu bir alternatifi kullanıyordu...
"Merhaba,ben Haydar"
ben ki,haydarı anlamadım.onun bu hususi alakasına son derece sıradan bir cevap vermiştim.ve bir anda şöyle birşey düşündüm.işletiliyordum.haydar konuşuyordu,ben konuşamıyordum.kelimeleri seçmişti.bense aralarından bişiler seçip algılayamicak haldeydim.ve kapadım.haydara son sözüm suydu.
"ne diyosun beeeeeeeeeğ"
giderek hayvanlasmıstım.uyandıgımda(normal bi saatte)telefonumda 22 cevapsız cagrı ve bir de mesaj vardı.
haydar mesajda biraz sinirli ama yine hususi ilgi ve birazda kırgın bir dil kullanıyodu.mesajın içindeki "ya sizin cüzdan kayboldu mu" cümlesinden CÜZDAN ı aldım.çimen 68de bir koşu tutturdum.sahiden de cantada yoktu cüzdan.ve ben evimden cok uzaktaydım.beni kurtarabilecek tek bir insan vardı:HAYDAR.

şimdi size bu normal ve düşünceli insanın nası giderek sacmaladıgını bir kac dialogla yaşatmaya çalışıcam.

haydar:"ben seni aradım,sen mesgule verdin.ben şimdi kapama tuşuna basarım,konuşmam."
nazlı:"haydar bey niye öyle diyorsunuz uyuyodum anlamadım yanlış numara sandım."
ceren:"o kadar da alttan alma.yuh."
nazlı:"nerde buldunuz cüzdanı?"
haydar:"takside buldum.yıkatmaya gelmişti bizim işe.aama ona vermedim.güvenemedim.kendim veririm dedim."
nazlı:"anladım."
haydar:"aksam 8de kasımpasadan alabilirsin"

TAMAM.OLDU.BAŞKA



nazlı:"cüzdanı tarif edebilir misiniz?"
haydar:"hani yani bir şey vardır ya,çekersin,gri.onun böle tutma yerinden kopmuş,yok!"
nazlı:"fermuar mı?o koptu evet.kaset şeklindeydi benim cüzdan?"
haydar:"kaset miğ?ben şimdi iş yerimden bıraktığımdan ötürü bakamıyorum.ama o tutma yeri bozuktu.ben biraz baktım da içine,baya kurcaladım,sahibini buliyim diye."
cüzdanın içindeki bazı kagıtlardan esintileri de suniyim.
"ÇÜKLÜ BULUM SENİ SEVİYORUZ KEHEHE FIRAT&AYRİS"
"SEVGİLİ NAZOM BUGUN SUCUKLU KAHVALTIMIZ COK GÜZEL HİLODAN SEVGİLER"
"XOXO"
falan yazan sevgi dolu notlar.
amaç iyidir,haydar şahanedir,günün neşesidir.
son kez bu kez hep beraber
MERHABA,BEN HAYDAR

7 Mayıs 2010 Cuma

biraz heyecan ve kıpırtı

6 Mayıs 2010 Perşembe

dün ve bugün

dün okula gittim hoca yok.sınav olcaz diye gelmiştim.karnım acıktı.canım sucuk istedi.birkaç insan örgütledim.çıktık okuldan hayvan gibi sucuklu yumurta yedik afyon kahvaltı sarayında.oraya anında yığıldık.yağlar sıcakla birleşmişti ve bu bileşen bizi ilk önce saatlerde o sandalyelere kitleyecek.sayamadığımız kadar çay da bileşene katılınca en yakın tuvaleti arattıracaktı...

sonra hilal ben yagız migrosa gittik.oyuncak bölümünde hilal bana starwars kılıcıyla saldırdı.biraz kapıştık ama anakinin cücük olanını aldığım için yenildim.yoksa amına bile kordum.sonra hilal bana playdoh hamuru aldı.sonra ben kendime kitap aldım.
bu anlamsız para israfından sonra evlere dağıldık.hilal beni eve bırakıyordu.okulun oradan gecerken playdoh hamurundan penis yaptı.okulumuzu cok seviyoruz,evet.

eve gittim üstümü değiştim,çıktım.fehime 2 gün içinde oyununu bitirmeliydi ben de aslında bi işim olmamasına rağmen ona destek olayım diye cerenin evinin yolunu tuttum.açız dediler iki porsiyon çiğ köfte aldım.
artık benim için doğuya yerleşme zamanı gelmişti.çiğ köfte ve sucuk bir günde aşırı yükleme yapmıştı.yavaş yavaş konuşmamın da değiştiğini hissediyordum.şaka şaka.

fehime ve ceren çılgınlar gibi çiğ köfte yediler.evde bazı metaryerllerin üzerinde çeşitli kırıntılar vardı.kafayı yemiş sinir krizi geçirmek üzerelerdi ikisinin de oyunlarını bitirmeleri gerekiyordu.besledim,kahve yaptım,bakkaldan sigara söyledim,bahceyi temizledim.çay demleyecektim olmadı.tohum koyuyor ceren.ben bi caydanlıga iki sey girdi mi kafamı karıstıramam.sonra fehimenin yazdıklarını okudum.fehime bir deli.tapıyorum sana kadın!

sonra feymiş gidince(bılgar lakabı,aman diyim)cerenle biraz MUHABBET ETTİK.sonra şiir falan okuduk.mum yaktığımızdan o kafalara girdim.gecenin devamında ben 2 film izledim o sürekli yazdı filmi arada durdurdum yazdıklarını okuduk.

ikisininki de güzel oluyor,yoo kayırmıyorum.

sonra sabaha karşı duş aldım.kahve içtim.akabinde güneş doğdu.sonra dayanamadım sabah 7de uyudum.ceren 8de uyandırdı.ben gidiyorum dedi.çıktı.ben 1 saat daha uyudum.kalktım.ispanyol müzikleri dinledim.kahve içtim.giyindim.çıktım.

geç kalmamak için hızlı yürüyordum.para çekmek için bankada durdum.vee ha-ha.makine kartı yuttu.olur böyle şeyler.

bu beni yıldırmadı.devlet tiyatrosu guççuk sahneye gittim.derya alaboranın atolyesine katıldım.keyifliydi.sonra berkun oya'ya katıldım.ekip verimsizdi.adam 10 numaraydı.

oradan da çıktım.6 mayıs için gencler sokaklara çıkmıştı.birşeyi mi kutluyorlar,idama mı sinirliler orada kafalar biraz karısmıstı.

karsıya gectim.bok gibi.

şimdi de napıcam.derse gidicem.ve uykum var.gerçekten de çok uykum var.

4 Mayıs 2010 Salı

sıkılıyorum.can sıkıntısı değil.alttan üstten sağdan soldan sıkılıyorum
odama girip çıktıktan sonra kapımı kapamadı.
zaman zaman kafamı geçirdiğim sert birşeyle karşılaşıyorum.biri beni itiyor.yüzüm dağılıyor,gözüm,göğüs kafesim.
sonra saçımda bir el hissediyorum.kafamı geçiren sensin diyorum o sert şeye.
dönüyorum,dönemiyorum.
kuyruğumu bulamıyorum sanırım.
o el kendi elim,artık biliyorum.
vücudumda gezen küçük haşereler ölür mü o sert şeye bakabilirsem kafamı kaldırıp
yoksa kendimi daha da çok çarpıp istemeden farketmiş gibi mi yapsam?
benden birşey kalır mı?yoksa haşereler orta biryerden çıkar mı?

ben gerçeklerden değil,kendimden korkuyorum.sert şeyler dursa durur da orada.ben elim saçımda bekliyorum,vurmaya hazır.
kendime yakın biryere gideceğiz şoför bey
müsaitsiz biryerde,ileride solda ineyim ben

3 Mayıs 2010 Pazartesi

bu ara hot chip dinliyorum.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

çok komik tipler yok mu ya.tipler var gerçekten.çeşit çeşit.

günlük

öğle saatlerinde uyandım.tatlı bir uyku değildi.haftalardır uyandığımda yapacağım işimin olmadığı tek gündü.garip amaçsızlık yatakta 5 dakika daha uyuyayım arzusunu yok edip,beni kaldırmıştı.çay içtim,bir sürü çay.kahve bile istemedim.keyifsizdim.kahvaltı etmedim.giyindim.çıktım.1 saat trafikle caddebostana gittim,babaannemlere.oturdum sohbet ettim,keyifliydi,onlar bana türkiye'de eskiden tiyatroyu anlattılar falan.çıktım sonra.sahilden sahilden yürüdüm.kitap alıp eve gidecektim.başka bir dünyaya girdim.herkes cıvıl cıvıl falan.silme insan zaten.23874983729543 kişi var,hava güzel.benim afyonum bir patladı orada.bir hoşlaştım oradan.baktım arkadaşlar 0q9345804325643 insan olunca,arkadaşı bol oluyor.belli yaş aralığı neticede.neyse efenim aralarından en takılası sevgili arkadaslarım emre,ezgi,batu,tavuk emre falan buradaymış derken oturdum.gece 10 oldu.kitap ta yalan oldu.canlara gittik cümbür cemaat.öyle güzel hoşluklar muhabbetler.sonra çıktık ordan.yemek yedik.gecenin bi saatinde öküz gibi yedim.bir de kola içtim bir sürü bira üstüne.bir de yol zangır zungur,mideme sancı girdi orada bişiler oldu.evime geldim.şimdi de salonda yatıyorum,hatta bu koltukta uyicam.karnım mı?geçti o.geldi,geçti
bu arada buldum hafıza kartını.dünyamızı sevelim
galiba msn denen kavram ufaktan ölüyor,baktım açmıyorum.unuttum onu!açtığımda da bakıyorum ki o listeler bitmiş,sönmüş.ben ki msn geyiklerinin zaman kaybı olmadığını savundum senelerce.gün geldi bağımlı gibi sabahladım karşısında."artık kullanmicam asla bitti msn","günde 1 saat"falanlar dedim.ama sevdim,şimdi uzatmalara oynuyor.
ben de bloga yazıyorum kendi kendime,naparsın
mert turak'a hala hasta oluyorum.yıhıhıh

gıcıkinsanolmak:ders.1.

bir yerde espri yapın,en çok gülene "böhöhö çok mu komik...salak(kısık sesle mırıldanırcasına) diyin.göt gibi kalıyor.çok sıkılıyorsanız yapın ama,sonra da haline gülün kehkeh diye(samimi) ;kırılmasın.

29 Nisan 2010 Perşembe

sinirlerim bozuldu,fehimenin çekimlerinin olduğu o miniminicik hafıza kartını kaybettim.bulamazsam dünyaya kocaman bir sikiyim çekicem.
o zaman ariyim di mi biraz daha.
gevende&balbazar konseri bir harikaydı,lakin intiharın genel provası'nı hiç beğenmedim.ödüllere bu kadar adaylığına şaşırmamla beraber oyunculuğa diyecek lafım yok,ışık-dekora da ,metinin söylediği şeyde temelde güzel,ama olmamış,birşey yok ki bunlar birleşememiş.büyük küçük herşey,bir denge yok.hayal kırıklığı yaşadım.

27 Nisan 2010 Salı

plansızprogramsız

onu görünce sadece sarıldım.klişeleri söyleemekten hoşlanmam.manası olmayan alışılagelmiş şablon cümleler.insanların kendilerini iyi hissetmek için söylediği şeyler.bazen ben de kullanırım,ama kişi sadece sarılarak gösterebileceğim kadar yakınsa,unut gitsin " başın sağolsun " ları.
küçük bir oda içinde ne konuşacağını bilmeyen bi kaç insandık,arkadaştık.ve çaktırmadan panikle onun için geldiğimiz arkadaşımıza bakıyorduk.benim dışımdakiler anlamsız muhabbetler yapıyorlardı.onların da ne konuştuğunu bildiğini sanmıyorum.
herhalde ağlasa,delirse herkes için daha anlaşılır olacaktı.o ise sadece yere bakıyordu,ayağıyla kırık sehpayı itip çekiyordu.çok rahattı.sadece ikimiz susuyorduk,elimi tuttu,kavradım.
kafamı sağa çevirdiğimde göğsüne baktım,sanki nefes alırken bişiler dökülüyordu içinden.bilinen sonucu yaşamanın bitmişliği,yorgunluğu,hayatın sürmesi,acı.. ayaklarına doğru akıyordu,ayakları da sehpayı itiyordu o dalgayla.ama o nefes almaya devam ediyordu,edecekti.o sehpayı geri çeker gibi işte.

düşünmesi bitip ne zaman o akarsuyu kocaman dalga gibi yüzünden akıtır bilinmez,şu sıralarda muhtemelen.


ölüm belki de bir memlekettir.

itiraf.com

mert turak'a hasta oluyorum uleeeeeeeeğğğyn
ukala biri olmaktan korksam da insanlar çoğu kez çok boş geliyor.
herkes "birşey" ve herkes,herkesi"başka birşey" yapmaya uğraşıyor.
bıraksanız da olağan kalsa ,basit.
kobay olmasın o.

25 Nisan 2010 Pazar

kıskançlık konusunda deney fareleri gibiyim.şartlıyım.

24 Nisan 2010 Cumartesi

ah

kuşlar,güneş,müzik,çiçek,çim.
bahar..sonunda.
güzel bir gün olacağa benzer

23 Nisan 2010 Cuma

mücadele

kısık gözlerle kırmızı parmaklıkların ötesine bakıp sigara içiyordum.çakmağı güvenlikten istemekle aklımca asi bir tavır sergilemiştim.o içerde tuttuklarından birini beklediğimi tahmin etmiş olmalıydı.
rahat!hazır ol!istiklal marşı için!
mum gibi dizilmiş çocuklar görünüyordu uzaktan.bir sürü aynı renk giysi,düzgün kafalar.
biraz yaklaşıldığında gülenleri,bibirini ufak ufak pandikleyenleri görebilirdim.emindim.
ve bitti.dışarı koştular.fehime 7seven geldi.
arkadaşlarını çeşitli şekillerde örgütleyen çok sevgili dostum şimdi de beraber takılmak için örgütlemeye çalışıyordu.başarılı da oldu.bir grup aynı giysi,beşiktaşta yürüyorduk.benim üstümde maviydi.onlardan biri gibiydim.
markette durup sigara alındı(ortak)yüründü.pizzat hutta sınırsızlar açıldı.sınırsız almayanlar alanalardan otlandı.ve mükemmel ögrenci zamanlamasıyla pizza hut calısanları asabileşirken hemen kalkındı.
şimdi sırada sıradan bi günün mükemmel finali için her zaman gittikleri "mis"adlı kafeye gidiyorduk.bir kavunlu nargile bir de sütlü kavunla nargile söyledik.çaylar.tabu oynadık.yapılan dil hatalarına güldük.birbirimizle alay ettik.kıpırdanmalar basladı.uzakta oturanlar kalktı.en son 3 kişi kalmıştık.fehimeyle arkadaşı s.hemen tavla oynadılar.sonra kalktık.eve dönüş mücadelesi baslıyordu.besiktastan otobuse bindigimizde saat 7ye ceyrek vardı.çok planlı olmalıydık.
otobusten inip metrobuse bindik.edirnekapıda indik.metrobus cok acaipmiş.ilkel yasama dönüş gibiydi adeta.metrobusten inip tramvaya bindik.oksijensizlik kötüydü.
tramvaydan indigimizde 1 saat 15 dakika olmustu.olabileceginin en iyisiydi.
çünkü bir türk kıznın en önemli şeyi havakararmadan eve dönmesidir

21 Nisan 2010 Çarşamba

bugün uzaktan

herkes magazin eki okurken gazete manşetine baktım okulda
siirtte yedi kız.
köyün hacısı,öğretmeni,bakkalı,polisi ve jandrması dahil 100 kişi tecavüz ediyor iki yıl boyunca
herkes susturuluyor sonra.
herkes magazin ekinde,ben biraz dikkat çekmeye çalışıyorum ,yok,peki.
merdiveni çıkıyorum şimdi.ağır ağır.manşetlerin ağrlığı var içimde,sonra bacaklarımda.
siirtte yedi kız.ilkokuldalar.öğretmen.polis.iki yıl.iki yıl boyunca.
okuldayım herkes gülüşüyor,herkes sabahın köründe iğrenç şekilde enerjik
bir ses duydum şimdi
"tanrı kadını yarattı,erkek allah yarattı demedi"bakıyorum,yakın bir arkadaşım söyleyen.
cümle de içimde şimdi,ağır.hepsi mideme iniyor.karnımda.o yedi kız karnımda.okuldaki gülüşler karnımda.edebiyat dersinde nazım'ı genco erkal ve fazıl say'dan dinlerken hissettiklerim karnımda.arkadan "öff zil çalsınlar"karnımda.
tahtaya yürüyüp o koca silgiyi alıyorum,ağzımı siliyorum,ayaklarımı,ellerimi.
iletişim yok.kafam karnım gözlerim kulaklarım hala geziyor okulda.sırt çantamda var orada.her an kaçabilirim çünkü ben,her an.ama kaçamam.
izin kağıdı almadan çıkamazsın çünkü,kurallar ve kurallar.
öğle zili şimdi.oturup bakıyorum etrafa.
edebiyat dersinde nazım dinliyordum,şimdi bir grup insanı görüyorum ders bitsin diye bekleyen.
sahne dersinde juliet çalışıyordum,şimdi bana aşık olduğunu söyleyen çocuğu görüyorum,öyle biri şimdi,yakın zamana kadar sanki birbirimizi çıplak görmemişiz gibi geçiyor gidiyor yanımdan.en kötüsü,acımıyor canım.acımıyor onu görünce.

öğle yemeği şimdi.okuldakiler yemek yiyorlar.
benim karnımda gazete manşeti,nazım,juliet,insana karşı,eskiden dokunduğuma karşı hissedememenin hissi.
çünkü onlar karınlarını sadece yemek için kullanırlar.
kulaklarını rihanna için,
sanatı ise facebook statülerine yazmak için.

sabah kantinde gazeteye bakıyordum ben herkes magazin eki okurken, toplanmış şekilde,o siirtli yedi kızın okulundan muhabirin gözlemlerini,kızlar okula girince "ellere var bize yok mu" türküsünü söylüyorlarmış çocuklar.
şöyle bir bakıyorum da,ne farkları var ki acaba bir çoğunun diyorum
korkuyorum kendimden,onlardan
sırt çantamı alıyorum
yürüyorum
yemek yemeyeceğim.

18 Nisan 2010 Pazar

roxanne

iki tür orospu vardır;kendilerini saklamaya çalışıp sonra açan ve herşeyi ortada olan.
hangisi daha kötü?
açıklık önemli,samimiyet
işte bundan bahsediyordum.
pıt kestik

17 Nisan 2010 Cumartesi

cerendeyim.herkes tam gaz metinleri toparlamaya calısıyor.benimki bitti sanırım tamamen.dun ruyamda mimar sinanın sınavına parcasız girdiğimi gördüm.saçma sapan.sıkıntılı uyudum.bu gece burdayım yarın sabah cekime gideceğiz.sonra da 7de kadıköyde olacağım.eskiler.
pazartesi de ateş yüzlü'nün prömiyeri var.ona da bi heycanlıyım.oyunu çok seviyorum.çok ta güzel yapmışlar.

14 Nisan 2010 Çarşamba

hareket hareket hareket.iyiyim

12 Nisan 2010 Pazartesi

birine aşık oliyim o da bana bir sürü balon alsın sonra ben onları havalaara savuriyim istiyorum

bir kadının seks günlüğünden mi görmüşüm,daha neler.keheh


kadınım

bana dair

bizim iş ivme kazandı.kendi oyunumun oyuncu seçmesini izledim.çok da büyük haz aldım ne yalan söyliyim.bir tek son sahnemi elden geciricem.
çok şeker 3 konservatuar ögrencisi sectiler,ne hayal ettiysem o oluyor.
yarın ilk oyunculu prova var.

aklıma geldikçe güzel güzel amigoların dans ettiğini görürcesine saçma gazlara geliyorum.tıpkı maç izler gibi,güzel bişiy izleyip koşmak ister gibi,birinin öpmesi gibi
en güzeli,ürettiğim birşey değer görüyor,birileri taarafından ele alınıyor gibi.gibi mi?hakikat bu.

yaşamak güzeldir,öylece oturmuyorsan

esasen

kavga etmekten,gerginlikten hiç hoşlanmam
biri ters bişiy dese pısar alttan alırım
kız kavgası izlemek eglencelidir ona lafım yok
ama agız dalası gereksiz gerginliktir
dövüşemem de zaten
neyse onu geç te,
ben artık uyuz edene uyuzum.
bu da yeni çıktı
hayır,o insan birşey demek değilse ne bu hoşgörülük
kime neyi ispatlıyosun
içime oturuyo sonra kırılıyorum içim sıkılıyo
çok luzumsuz
bugun ilk defa o birbirine "gider koyan" kızlar gibi arayıp birine sarladım
çünkü gercekten cok sevdigim birini üzmüştü
birinin hayaline müdahale eden insanı sevmem
bu insan ben veya yakınımsa hele
kişiyi sarsmak gerek
bence mantıklı konuştum
ama sözümü sakınmadıgım az sürede şunu fark ettim ki insanların en yalan lafı şu
"ben kötü birşey yaptığımı sanmıyorum"(bkz.ben bilincli bireyim)
oldu,görürsem söylerim.
ey insanoglu;büyük havalarına girmeyiniz,insanların amaclarına alakadar olup hevesini kırmayınız ve geyik adı altında ego şişirmeyiniz.

ha bu arada;saat 00:54 olabilir ama yarın ben okula baslıyorum
yani ugramıyorum artk
forma falan giyip sbah gidip aksama cıkıcam.derslere giricem.
törene gec giderim ama daha o kadar ölmedik.

9 Nisan 2010 Cuma

aklıma geldi de

bir iki sevgilim hoşlanma evresinde hislerimi anlamak için blogumu okuyup bazı şeyler hakkında sorular falan sorarlardı,şimdi kesin okumuyorlar ha!duygusal bağ bitti çünkü.

soru:ilişkilerde kendi hislerimiz mi ön planda,yoksa karşımızdaki insan ve onun içi,kalbi,düşüncelerimi?
hoop.ego.

bu arada yazıları okuyup bana sormayın o ne diye?çok merak ederseniz sorun da,genel itibariyle acık acık yazıyorum herşeyi fazlasıyla.bi de sorunca utanıyorum,kendi kendime yazıyorum ya burada,yoksa okuyun tabi canım.
iyi geceler.

sıkıntılar

önceleri içini sıkıntı basar tüm gün öyle geçer
sonraları bir an sinirin bozulur ağlayadabilirsin
sonra az şiddetli arada aklına gelerek sıkıntılı günler geçirirsin
sonra hepsi geçer
asıl sıkıntıya sebep olcak şeye de sıkılmamaya başlarsın
sıkkınlığı hissetmemek,hem de neden varken,iyi birşey mi ?

merak eden olursa hani

bugün cok mutluyum.
cunku yarın atolye var
pazar da eglence.en büyüğünden

4.günlük

bugün okula gittim.ozan pastaya cok sevindi güzel olmustu gercekten
şimdi duş aldım oturuyorum bir de yemek yersem cok mutlu bir insan olacagım
cok heyecanlıyım ygs yaklasıyor
bitse de gitsek ulen!
bugün oturdum avrupa tarihi calıstım.
cogunu anladım hocayla oraya kadar gelememiştik
kendim okuyup test çözdüm falan
bilmem neden cok keyifliydi
ortacagda avrupa ve rönesansı bitirdim
sonra yakıncaga geldim sıkıldım
ama bu aksam onun da bitiricem işini
keske böyle bi düzenle çalısıyor olsaydım 1 hafta boyunca,iiyi tekrar olurdu diye üzüldüm
ama sonucta yumurta kapıya dayandı değil mi efenim?
amaaan koy dötüne.işim gücüm var arslanım beni feodaliteyle muhattap etmeyin
iyi aksamlar

8 Nisan 2010 Perşembe

içimde sürekli özleme yüklemi var ama öznesi yok.bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
a)birinden birşey bekliyor olmam
b)rahat batması
c)iç sıkıntımın gecmesinin verdiği bir geçiş
d)bu ara caddebostana gitmek istemem
e)bir haftadır evde olmam
ceren,sen hala okuyorsun biliyorum.ygs günlüğü için bi kere en mühimi
DOGUM GUNUN KUTLU OLSUN
seni cok seviyorum be!

3.günlük

bugün ntv canlı yayın yaptı.işte her gün bir liseyle görüşüyorlarmıs haber arasında sınava kadar.10 dakkalık faaln.güzel sanatlar olunca da bizim okul şeyşeyedildi. sınava bakış açımda veya hissettiklerimde birşey olmadı.aynı muhabbetler.
uzun zaman sonra okul forması giydim.
ben okul eteğini seviyorum galiba
seviyorum dediysek,arada giymelik.
bugün 12lerden sadece ben ve ali olunca bi daha baktım da
biz son kuşağız okul iyice siktiriboktanlaşıcak.
şimdi gidiyorum.ozana dogum gunu için saraplı pasta yapıyorum.
blogumu teyzeler gibi kek pasta pogaca tarifi bloguna mı cevirsem diyorum
cünkü galiba okuyan yok.
google da "yaş pasta" falan arayanlara rehber olmak istiyorum
yeni hayat gayem bu
hem katsayı derdi de yok,adsl ve fırın lazım.rahat.
şaka şaka.
hadi görüşürüz
bugün roman günüymüş.kutlu olsun.romanlara çok büyük sempatim var.

7 Nisan 2010 Çarşamba

gerçek

hayatıma giren tüm erkekler,sevimli kızıl bir kızı sevdiler
ben de mutlulukla kumlar taşıdım

hayatıma giren tüm erkekler,benimle tanışınca o tatlı sevimli kızdan kaçtılar
zaten kumlar bir üflemeye,biraz suya dayanıksızdır

6 Nisan 2010 Salı

2.günlük

bugün okula gittim,edebiyat hocasıyla calısmak için.ad tamlamalarını bir kez daha dinledim,neyin ne oldugunu biilip yine en az 5 soruyu yanlıs cıkaracagımı biliyorum.çünkü örneklerde oldugu gibi olmuyor sorular,cokdaaha zor."kapının kolu" hiç çıkmıor.gerçi hiç össye girmedim.belki orda çıkar.mesela.
sonra cansevi bana sıfatla ilgili sorular mesaj attı.onun örnekleri daha ilgincti.
"onun siki girdi" falan gibi.
keske sınava girdiğimde herkes stresle beklerken kitapçıklar dagıtıldıgında ve sayfaları actıgımızda kocaman söyle yazsa:"hahaha.bu sene katsayıda karar kılamadık.siz 1 sene takılın demek de olmaz,herkes nereye istiyorsa girsin canım,ne olcak ki.hadi bakalım cıkın kapının önünden herkese tekila.limonlu,saglıklı kalın cocuklar.imza:ösym"
sürekli türkçe çalışarak 1 sene ders alıp bi boka yaramayan cografya ve matematigi calısmaktan kacıyorum,evet hiç istemiyorum.cümlede anlam forever."hem 40 türkceden iyi birşey yapsm bile yeter.ben sosyalım zaten"avunmaları.
bir de okula gidince nurhan hoca(müdüre)dedi ki:Persembe ntvden gelceklermiş.össyle ilgili olarak iki ögrenciyle konusmak istiyorlarmıs.laf arasında bana adamlara ne söylemem gerektigini söyledi.bir de sanki söylememi istedikleri gercekkmiş gibi ciddiydi.
işte dershaneye gerek olmadıgını,bizim okulun egitminin yettigi söylersin,sürekli deneme yapıyoruz ya onları anlatırsın..
giderken de sortuma tişörtüme baktı... bide forma giyersin dedi.gülümsedi.gitti.
benim sortlu kıcım hala duvardaydı.edebiyatcı geldi.tamlamalara baktık biraz daha.
kapının kolu.

5 Nisan 2010 Pazartesi

iradesiz bi insanım ve bundan nefret ediyorum.

ygsye kadar.

1.günlük
1 hafta kalması nedeniyle kendimi eve kapadım,dinleniyorum.bu sabah uyandım,duş aldım.1 pay,1 kek bide börek yaptım.cansevi geldi.yedi bi güzel.muhabbet falan filan.güzel gündü.sonra cıktık dolastık.bişiyler içtik.eve döndüm.kitap okudum biraz.blgisayara oturdum.hala oturuyorum.eve kapandığımdan beri(2 gün yahu)test çözmedim,kitap dahi acmadım.sebebini bilmiyorum.dün çözdüm de biraz,az işte.yarın okula gidip edebiyatcıyla calısacagım.cunku kendimi kötü hissediyorum.aslında sanırım hissetmiyorum,hissetmek zorunda hissediyorum.bazen durup yeterli puanı alamayabilirmiyim öyle bi risk var mı diyorum,ama sanırım olmaz öyle birşey.bunun rahatlıgı var.bir de olan oldu sallamamak lazım artık diyorum.bi yandan da sınavda söyle bişiy olmasını istemiyorum
"ulan eksen eğikliğini hocayla calısmıstık.keske son kez okusaydım karıstırıyorum"
o pişmanlık çok kötü,çok.
eksen demişken,cografya hocam son iki derse gelmedi.5 kere aradım acmadı,4 saat sonra da mesaj attı " nazlı iptal oldu diye düşündüm haftayada gelmicem şimdiden basarılar."
matematik hocama 10,cografya hocama 2 veriyorum.böyle terbiyesizlik olur mu hiç?
matematik hocam da dünyanın en sabırlı ve şeker insanlarından.
"bunun cevabı kesin 1 dir.böyle soruları 1 yap nazlı"gibi mesela

unutmak

giriş yapıp duvarı yeşil görünce bi an yabancılastım,yabancı eve girmişim gibi.

4 Nisan 2010 Pazar

beynini götüyle yemiş insanlar var,ondan kaç

etrafıma milimetrik çizgiler mi çeksem

bende o kadar çok birikmiş şüphe,kırgınlık,sanı,sinir,örtbas,belki,ama,olacak,paranoya,telkin var ki;insanlara bu yüzden müsamaa gösteremiyorum.daha doğrusu bu hislerin yenilerine,ilişkilerin boyut değiştirmesine,kavgaya,aşka,dostluga dönüşmesini önlüyorum.
çünkü dısaıdan gelebilecek herhangi birşeyden korkuyorum.
korkak ve güvensiz olmamaya çalışıyorum.
kısa süreli milimetrik çizgilerimi koruyacagım.
kristal kız.

yani neden dicek bişiyi yoksa ; "bana"söyleyecek birşeyi yoksa iletişime geçiyor ki.içim,var olandan fazlasını almıyor.kusuyorum sonra.

his

konusurken düşündüğümü hissediyorum bazen
ellerimi gülüşümü kontrol altına aldıgımı
gittigim yere göre kısıp actıgımı

değişmek değil de,

tasmamı cekip bıraktıgımı hissediyorum
bilmedigim tek sey o tasmayı kimin nasıl taktıgı
büyümeme izin mi veriyorum?

bazen

biri birşey söyleyince hemen karsı falan cıkıyorum,cok sinir bozucu oluyorum.
ama o bu şu değil de,kimseye tahammül edemiyorum yahu.hiç içimden gelmiyor şu sıra.

basım agrıyor

beynim kulaklarımdan cıkacak be!

en büyük keyfim

buzdolabından yiyecek tırtıklamak.çıkarmadan ama hiçbirşeyi,bizzat giriyorum dolaba;elimde çatal.

31 Mart 2010 Çarşamba

buarada

oyunum bitti.
yoo
herşey yeni başlıyor.
keyfim yerinde su sıra

güzel bir müzik

luxus.dinle!

25 Mart 2010 Perşembe

t.ö.

bir insanla sevişmek,gene kendi kendinle sevişmek demektir.birisiyle birlikte olmak,yalnız olmak demektir.
soyunup,derime dönmem gerek.

t.ö

duygular,duygular,duygular.bırak kentleri,bırak yapıların görkemini,yoksulluğunu,bırak yolları,istasyonları,insanları,yabancıları,sevdiklerini,çocukluğunu,ölen uzaklardaki insanlarını,bırak,bırak,bırak içinde seni kemiren seni bırak.bak nerelere varıyor gökyüzü.hangi zamanlara.GİT.
hava bile yalan söylüyor bana.şöyle tepeye bakamıyorum.ya yağmur yağmalı.ya güneş olmalı.

merhaba

sana uyuz oluyorum.
sıradaki?
üzgünüm,kapattık

kağıt.

bir ev çizdim.kitaplar,fırın,un,süt çizdim.bi koltuk,koca pencere.güneşe bakıyor,her daim güneşe bakıyor.okul boğuyor,okul beni çok boğuyor

23 Mart 2010 Salı

lütfen

bana vaat ve beklentilerinizle değil,tek başınıza geliniz.

istanbul hatırası

internet insanı mutsuz eder.iletişim kolay,hersey daha cabasız.bu kolaylıktan kopmadan birşeyleri hala sıkı tutmak gerek.belki sadece insanoglunun aklına gelenleri hemen gerceklestirebilmesini sagladıgı için böyle,herneyse.buda bir internet günlüğü neticede?
msn sayfamda "özür dilerim"i gördüm.boş.muhtemelen geçmiş için bıdı bıdı diye düşündüm.
ben farketmemiştim ama sonra acıkladı ki sevgilisi facebooktan beni silmiş ondan özür diliyor.ah bu muhabbetler.tepinmek istiyorum yahu.tepinmek.
aklıma gelen bi kaç anı .acıyla gülümsedim.ona dair değil kendime dair kendi hastalıklı yasantıma dair.
şimdi beni üstüne üstlük aramıs,sevgilisinden "manyak" diye söz ediyordu.kabuk baglamıs yara acıldı ve bendeki mide bulantısı kusmaya dönüştü.artık hissettiklerimi rahatça kaybetme korkusu olmaksızın,acık kapı bırakmaksızın söylüyorum,gercek bu cunku.
ama,sen,seninle ilişkimi her hatırladıgımda kendimden igrenmeme sebep oluyorsun.o zamanın suclusu benim,samimiyetsizligine inanmam.
ve son olarak FACEBOOKA KOYİM
gecti sinirim evet.rahat.dagılabilrsiniz.

müzik

çok başka bir dildir.kimi hiç anlamaz,kimi "anlıyorum ama konuşamıyorum"cudur.
müzik yapabilenler,onlar çok başka.

hepimiz

konuşmaları un,kahkahaları suydu.gözyaşlarıyla uzun uzun yogurmak gerekti.basarısızlıklar kireç,başarıları beton oldu ve bir sabah uyandığında yanıbasında duruyordu muhtesem kalıbı.içine girdi terlik giyercesine rahat ve olağan.
şimdi kendi değildi.

hepimizin mükemmel tasarılarımızla yarattığımız duvarlarımız
ve o duvarlar içinde mükemmel güzellikte yalnızlıklarımız var.

22 Mart 2010 Pazartesi

ygs öss herneyse

giriş kağıdım geldi.haydi bakalım.
ayberk ve yunus oyunun provasına gelicekler ozanla berki oynamak için bi günlüğüne.bu sevindirici,bu cok sevindirici

21 Mart 2010 Pazar

girl

cok güzel bi gecenin ardından
evet cok mutluyum
cok

19 Mart 2010 Cuma

birincitekilşahıs

arabadan denize bakarken boğaz köprüsünden ilk ne zaman geçtiğimi ve ne hissettiğimi düşündüm,hatırlayamadım,üzüldüm.
eve ulaştığımda hava kararmıştı sanki saat geçmiş gibi.can sıkıcı.mert aradı,eve gitmedim.bir bokta yapmadık aslında eve de gidebilirdim.sadece üşüyüp sigara içen insanlardık,o kadar.
eve döndüm.annemle oturdum.posta gazetesi bulmaca ekine yoğunlaştım.
yazımı yazmam veya test çözmem,olmadı fiil çatısının ne oldugunu bir kere daha anlamaya calısmam gerekiyordu.yapmadım.
tüm gün boyunca rahatladığım anları düşündüm;okulda çilekli tartlarımın konuşulması,melisa hocanın dersinin 5.saati,annemin bana domuzlu çakmak aldığı an.
yenir yutulur birşey yoktu bugünde.
uzun süredir korkudan izleyemediğim videolar vardı kameramda,prova esnasında çekilmiş.
açtım ve izledim.biraz bakmaktı aslında amacım
sonra öbür vidyoyuda izledim.
tebessüm.
hoşuma gittim evet.
ışık falan yakışmış,konusmam anlaşılır.
ben yani orada...evet güzel gözüküyorum.aynaya baktıgım anlara bin katlar.
nergisle ilgili notlar geldi kafama,ama o an yazmak istemedim.
durdum rahatladım.yarın yolda ve pazar hepsini yapabilirdim.
yarın güzel olabilirdim
beyaz rugan çizmelerimle.
saçlarımı yapacağım şimdi.
yarında biraz fotograf cekeceğim ki,tanımadığım tipler facebookta beğensin.
bana gereken aarada bir bahsi geçecek birinciçoğulşahış,bir de iyelik kipi.

17 Mart 2010 Çarşamba

gercekten de

thom yorke ve pj harveynin müzikleri,sesleri,bircok seyi çözebilirmiş.http://fizy.com/s/16md5f

başta dertler hep okuduklarımız gibi şeyler yazmak."vurucu" olmaktı.
amaçsız biraz.
sonra konuştuk konuştuk gördük dinledik
o arayı kaçırdım ben.farkındalık basladı.
sonsuz bir cocukluk içinde büyüyorduk
etrafımızda sarılı beton(!) zarlar;okul,aile,ilişkiler.
her zaman olacak şeye farkındalık ve dertler basladı.
karna inen tekmeler.bükülmüşlük.hep ağrı.
konuştukça yazmak derdinden çok daha cok görmek daha cok cıkmak ve kendi içine girmek isteği.
şimdi güzel şeyler oluyor.
kulemiz yıkılmadı,ayakta.
her cumartesi hayata yayılan özgürlük.bulutlar,bulutlar..

heyt

etrafımı saran zarı asmaya calısıyorum.kendim acıcam.evet evet.acıcam cıkıcam.kaptam,oksijen bitiyor.aman diym!

bir ailede

iki kadının buzlarının çözülmesi;aynı mutfaga girmekle ve beraber sigara içmekle olur.

15 Mart 2010 Pazartesi

öyle

mutsuzum ki.acı ceksem sevinirim.

böyleyken böyle

içinde dönüp duranların dünya stndartlarınca cok manasız olgunu fark eedersin ,ama herkes kendi yasadıgının agrısında.napıcaz.

bok

neler yasıyorum belli değil.
hıağh(nida)

içeriye bakıver

tataa

12 Mart 2010 Cuma

yarın atöyle

sefa fehime ve ceren'i çok özledim.şu an.

x'e mektup

nasılsın?
ben simdi rayların kenarında dengede durarak yürümeye calısıyorum.
içimde duydugum o buyuk özlem sana karsı olsa gerek.
ben simdi okula gidiyorum
10 yıl sonrasını görmeye calısıyoruz birbirimizde okuldakilerle
renkli hayat diyorlar bana bol dil bol gezi televizyon sinema
beklentiler bitmiyor bilirsin insanın kendisinden,cevresinden
herkes aptal x
ben aptalım
sarhos oldugunu belli etmemeye calısan davranıslar vardır ya,öyle yasıyorum hayatı
anlamıyorum neyin sancısı neyın beklentisi bu x
hersey yolunda,ama ben raydan cıkmak ıstıyorum x
buradan sonra baska biryerlere gidelim mi?
hem ıcımdekı bosluk sensin x,iyi olur,iyi gelir.
ben cıktım artık yola,karanlıga kalmayalım
ortada bulusalım.

10 Mart 2010 Çarşamba

bugün

çığlıklarımla nişantaşını inlettim.evet dikişlerim alındı.4 kere ameliyat olaydım da o anları yasamayaydım.uyusturmadı bile.içerde kalanıysa makasla derimi kaldırarak aldı.agladım durmadı.cok kan aktı.
eefendim birşey mi dedin?
NİYE ABARTİYİM YA!
ne diyodum?evet,kan falan.

26 mart

KAHRAMANLAR VE SOYTARILAR
metin fena değil
seçilen sahneler güzel
sonucta shakespeare
oyunculuklar gayet iyi
yönetmen sabırtaşı
yönetmen yardımcısı çok arzulu ve atak(fazla)-evet o benim-
müzikler süper müzik sorumlumuz 14 yasında çöktü.(9.sınıflar canımız)
ışık sorumlumuz albino ise basına haftaya neler geleceginden habersiz.
kostümler 10 numara
afiş tasarım 10 numara-rumito-
ne olursa olsun 4 senedir bana zaman zaman sinri krizi gecirten kerizlerle son kez beraber olacagım yer.
o kerizleri seviyorum gene de.
gercekci olalım,bir sonraki oyunum muhtemelen yıllar sonra olacak.
o yuzden
yasasın kahramanlar ve soytarılar.

9 Mart 2010 Salı

hebeb

evden hızla kosarak cıkan adam yolda kıza carptı,elindeki içecek üstüne dökülen kız aniden soluna döndü ve adamını gördü,kendisine bakıldıgını farkeden adam utandı ve sagına döndü,çiçekçiyi gördü.çiçekçi kızın adamının yüzünde hiç dogmamıs cocugunu gördü.çiçekçinin hiç dogmamıs cocugu evrende yüzüyordu.evrende yüzen baska nesne olan uydu,cocuga carptı.cocuk çiçekçinin gözlerinde kaldı.milyonlarca atom parcasına ayrıldı.çiçekçinin gözyaslarından bi lalenin üstüne atladı.ait oldugu sonsuza karıstı.

hey there

koş

kız çocuğu

damarlarına nerden geldigi belli olmayan biri tarafından pompalanan mutluluk salgılarını minicik minicik hissediyordu.
bundan uzun zaman önce koşarken aniden düşmüş,çok ağlamıştı.açılan damardan tüm neşesi akmıştı .
içinde kalan kırıntılarla idare etti ve tökezleyerek yürüdü bir süre.
her an düşecekmiş hissiyle sokakların hiçbirine giremiyor.kendi yolundan gidiyordu.
aniden daldıgı o sokaktaki düşüşüne hiç hazır değildi,hiç hazır olmamıştı.
dahası öyle merak ediyordu ki sokağı.sadece yürümek istiyordu.sonuna gelemeden düşmesi kötü olmuştu.sokaktan ilk kez bu kadar güzel agaclar gözüküyordu belki de.önce girdiği sokakları daha cok sevmişti ama,onlar bina doluydu.ilk kez agaclısına denk geliyordu.
yürürken agaclı sokagı tekrar gördü.
şüphe etti.
sokağa girmeli miydi?
tekrar düşer miydi?
sokağın sahibi var mıydı?
şimdi kız sokağa doğrü kücük bi adım attı.sokagın sonunda onun için birşeyler varsa,zamanının bi bölümünü gecirebilirdi.
girdiği anda aıck damardan içeri minicik mutluluklar salgılandı.
üç soru işaretinden biri gitmişti.
rüzgar cok sertti,çok güzeldi

8 Mart 2010 Pazartesi

evet

ve sonsuza dek mutlu yaşadı

gördün mü?

poposunu banka indirmesiyle eridi kalçaları,bacakları,beli,nefret ettiği göbeği.bankın üstündeydi şimdi,kaygan ve ıslak.süzüldü.yerdeydi.buluşmak üzere beklediği çok değerlisi geldi.durdu.bağırdı kaygan ve ıslak şey "buradayım." diye.
değerlisi duymuyor gibiydi.bir sigara yaktı.etrafına baktı.bitince kaygan ıslak sıvının üzerine attı.kayganın şimdi alnı yanmıştı.acıdan ağladı,ağladıkça daha da sulandı.değerlisi gitti.yedek programı vardı değerlisinin.
o peşinden ayrılmayan gıcık oradan geçiyordu.gıcıga ihtiyacı vardı simdi.tam bağıracaktı ki gıcık ona yanaştı.napıyorsun yerde dedi.kaldırdı kayganı.eski kaygan yeni katı poposunu şaşkınlıkla banka bıraktı.

rivayet geçmiş zaman

ben hareketimi düşünmem.bol bol pişman olurum.pişmanlıklarımı bol bol unuturum.hemen ağlarım.ağlamam hemen kesilir.hemen agresifleşebilrim.gereksiz yere neşelebilirim.ben hep olabilirim edebilirim.
birini hemen kestirip atamam,attım mı kırgınlıgım cok sürebilir,bana zarar verebilir.en ufak bi hareketinde kırgınlıgım gecebilir.
ben hareketimi hiç düşünmem.hareketim üzerine sonradan cok düşünürüm.kafamd agır cekim tekrar tekrar yasarım.
ben harekete gecerim.hemen acarım kendimi.herseyi hemen yaparım.hemen kabullenirim.hemen kalırım.orada kalırım.
-İDİ.-MİŞ.-MUŞ
beni öyle hale getirdiniz ki,

durdum!uzun zaman önce kaldım.
tebrikler.
korkuyorum.sizden korkuyorum.

akış

yerdeki cam parçaları hızla havaya yükseldi
yerdeki süt birikintisi çizgi halinde tavana yapıştı

kopmuş tüm iplikler birden düğümlendi

tüm bunları izleyen çocuk,
bileklerindeki ipin gevşemesini fırsat bildi.
ayağa kalktı.
kapıya baktı,
kimse olmadığını gördü.
yere düşüp kırıldı.
yerden tavana yükseldi.
çarptığı cam parçaları bedenini kanattı.

yere kanlar damladı
kanlar ince bir çizgi halinde tavana yapıştı.
...
...

7 Mart 2010 Pazar

hım,demek öyle

seninle msn konusmalarımı kitaplastıracağım

nazlı:
bana akordeon nasıl olur
Ö N D E R:
poz werceksen hos da
nazlı:
kızdrma benı
Ö N D E R:
nerden sardık ona
nazlı:
ben çingene hastasıyım
balkan müzikleri
Ö N D E R:
seni sezginle tanıstrıym
nazlı:
o kim
şopar arkadas?
Ö N D E R:
şopar deil de
lüleburgazlı



???

çingeneleri ve balkan müziklerini çok seviyorum.akordeon calmak istiyorum.bu filmde cok iyi

acil

oyun izlemek istiyorum.çok istiyorum.tembelim.muhsin ben cok tembelim.

dogal

cok sacma bir sarkıyı dinlerken otobustekilerin aniden duyması gibi.

b

okan bayülgen'in programını izliyordum.
kendisi insanlara,genclerimize(ASDasdas)mikrofon uzattı ve soruyu cevaplamalarını istedi;neden gidersiniz ?neden kalırsınız?
ilk kızın cevabı:"çünkü ülkenin ne zor sartlarla kazanıldıgını biliyorum o yuzden kalırım"
işte beyinsiz bir toplum burdan cıkar.
sen gelecegini yuzyıl önce yapılmıs bir savasa mı baglıyorsun
insaoglunun olayı bu zaten,belli topraklarda düzen kurmak için savasıyorlar.
zaten asıl problemimiz koluna kemal atatürk yazdıran ve facebooka atatürk resimleri koyarak "vatan millet hobarey"imajını TÜRKÜZ haline getirmek.o dövmeli kolları şişirerek gidip milleti dövmek sıkıştırıp falan.
sanırım insanlar politikayla ilgilenmekten kacıyor.
etrafta "akp gitsin" diyip duruyor.
bu bakıs acısını da anlamıyorum.
akp dıs ekonomiyle ilgili iyi seyler yapıyor.ha buradaki iç sorunları düzeltemedi.kürt acılımını da hiç beceremediler.zaten tayyip dingil ona yapacak hiçbirşey yok.
politika mevzusu karısık.
özal mesela özelleştirmeleri yapmıs,kalkındırmıs bişiyleride kapitalizmin kazıgını oturtmus herkesin götüne.krizler falan.
bizim jenerasyonun yarısının aile kücükken acaip zenginmiş böle muabbetler dönüyor.
yakın türkiye tarihine meraklıyım fakat ama okudukca kafam karısıyor,gercekten.
ecevit cok seker adamdı ama,şiir yazıyordu hiç olmadı.allah ramet eglesin.
kendi içimde kayboldum,kesiyorum bu yazıyı.

diyecegim su ki;artık insanlık kulaktan dolma bilgiyle yorum yapmasın bu konularda,
ben yaparım oglum blog benim.

acaba

seni çok özledim

6 Mart 2010 Cumartesi

yetişkin olmak

gülüncek birşey varsa söyle ben de güleyim

hey siz

zümrüt fotografcılıkta cekilmiş kepli ve shoplu fotograflarını facebooka koyanlar.merhaba.şimdi onları silin lütfen.

derken

gunlerdir yataktayım
öyle ciddi bir saglık problemi falan değil
sadece oturuyorum
yatıyorum
test çözüyorum
sorunun yarısında canım sıkılıyorum
gözüm televizyona kayıyor soru kayıyor
televizyonda anlamsız tonlarca yüz
annemler içerde anlamsız tek konu hakkında binlerce dialoglar yasıyor
her 10 dakikada bir binlerce su damlasından yapılmıs buzları dikiş izlerimin üstüne koyuyorum
nefesim kesiliyor
derin nefes almaya calısıyorum
dikişlerimden içeri daldım
sesler sivrisinek vızıltısı artık.

sıkıntı

kilolarım benı yataga saplıyor

hayat

hayat su,su hayat.
ateşten su.
dalınca toprak.
uyuyunca hava.
merhaba

yatak

çarşambadan beri durmaksızın yatıyorum.gazetelerin o renkli ve bir işe yaramayan eklerini okuyorum.çok keyifli aslında.röportajlar çok klişedir ya şey falan diyo ünlüler:"evcimenim"
ben hiç değilmişim.evde 3 gün dursam baygınlık geciriyorum.su an atolyede olmak isterdim.
bir yandan da test çözüp kitap okuyuo film izleyip yazılarımı düzenliyorum.
bunlar da lazım.
pazartesi okulu bekliyorum.

2 Mart 2010 Salı

amelie

hoşlandığım şeyler
eski şişeleri biriktirmek,çiçek aromalı parfümler,domuzlar,oyuncak gibi müzik aletleri,seytan tırnaklarımı kemirmek,birşey izleyip etkilendiğimde koşma isteği duymam,kakanı uzun süre tutmak zorunda kaldıktan sonra yapmanın rahatlığı,sırtımın biri tarafından kaşınması,topuklu ayakkabılar ve ilginç çoraplar,birşeyleri söküp içindeki tozları temizlemek,kedimin kuyrugunu sıkmak,ayağımı sürüyerek yürümem.

birgünbugünhergünbirgün

*Bütün gün prova yapmak okulun sıkıcılığını azaltıyor bence.
*4 şapşal team olarak uzun süredir beklediğimiz film "Nine"a gittik.Beni biraz ciddiye alan gitmesin,Penelope-Nicole-Fergie falan gibi hatunları iç çamaşırıyla görmeye bile değmez.Paraya,zamana yazık.Oscar adaylığı şoke edici.Müzik de kostümde iğrenç.Ya da peki,git,ben anlamıyorum sinemadan!(gerçekten iğrenç,inan bak)
*Ayris'e acaip bir tütün geldi hediye.Arap tütünüymüş.Daha çok dal parçaları gibiydi.Tadı fena olmasa da dışarıdan o ne tütünü soruları aldık,biz de bilmiyorduk oysa.
*Ayris ve Fırat araç bulamayıp sokakta kalmışlar,duşta olduğum için telefona çıkmamışım.Sınıftan iki kişi(sözde yakın arkadaş)Kaan ve Ayberk(evet,onlar.isimde verdim)taksiyle geçip almamışlar bunları taksiye.Bu şaşırtıcı değil.İnsanlık.Sonra annem bıraktı eve onları.Bulum ailesi olarak haftaya da Haiti'ye gideceğiz.Çocuklar ölmesin!(Ayris ve fırat küçücük bir başlangıçtı bizim için.
*Yeah yeah yeahs-Runaway şarkısı çok hoşuma gidiyor.Gold Lion ı sollayabilen tek şarkıları bence.Yatıp kalkıp onu çalsınlar.Çok güzel.Herkese yolluyorum.Öyle güzel.
*Yarın ilk ameliyatımı olucam şu kısa hayatımdaki.Ceren gelecek.Sbah 8de hastanede kahkahalarımız çınlayacak.Çünkü biz çok gülüyoruz,yapacak birşey yok.Çaktırma,çok korkuyorum.3 buçuk atıyorum.Ameliyatta uyanırım falan diye.İnsanlar da gıcık gıcık saçmalama diyor.Annem bir çanta yapmış.sanki 2 ay yatacağım yoğun bakımda.töbee.

kısaca ööyle bir gündü.Filmin bana kattığı tek şey şu hayat felsefesi
"her günü son gün gibi yaşa"
Kim bulmuş o sözü ya!Bir de çok şairane,dahiyane birşey gibi 2010da çektiğin müzikalin şarkı sözüne yazıyorlar.Ne saçma bir felsefe(!),ne saçma bakış açısı.
bir boka yaramayan kişisel gelişim kitapları gibi.
Okuldaki rehberlik dersleri gibi.
Bak buna bile gerildim.
En iyisi uyuyim.

-Her gün bir gündür işte,geçmişi bil,önüne bak,o zaman o her gün güzel olur zaten,kasma kendini yavrucuuuuğum.ben de bunu diyorum!

28 Şubat 2010 Pazar

sezen aksu.oyş.

Bir gün bir kış masalında sevip yitirdiğim
Şimdi artık korkudan şarkılar mırıldanan
Öpüşünle yaralı bir kız çocuğuyum ben.

hödzöd

içimizde,içimizde;herşey içimizde.
hadi leyn!

27 Şubat 2010 Cumartesi

biz aslında kaybettiklerimiziz

hoparlör cızırdadı.önceden haber verilen telefonumu aldım.gelen mesaj-anıl.bi sıkıntı geldi."mutlu yıllar pasta".bu ne lan?dedim.bos baktım.
sonra anlayıp gülmemle film şeridi geçti gözümün önünden.
oysa ben bugunun 28i oldugunu bile tekel işçilerinin son günü olmasından falan hatırlıyorum bugun konusuldu diye.pehey pehey.
neyse efendim konumuza gelelim.
bu sayede bişey fark ettim ki.1 yıl,çok değil 1 yıl.
afedersiniz o 1 yıl önceki halime sıçiyim.
ama 1 yıl önce tam bu gece diyemiyorum.çünkü kendisiyle 29 şubat(buket mecitoglunun dogum gunudur,yer nevizadedir.bukete sevgiler)aksamı dogum gunu cıkısı son derece alkollü şekilde başlayan ilişkimizi,o,hatırlatırken 28inin 12yidoldurmasını beklemişti.(bkz.dogum gunlerinde ilk ben kutladım kafası.sana cok deger veriyorum)
kendisi benim hayatımda en cok,deli gibi,afedersiniz ishalli kaka gibi aşık olduğum insan.2 insan var bu da biri.
tamam,iyi,hoş.ama şu an neden bu mesaj bende biri benimle dalga geciyor duygusu yarattı.çünkü o aynı zamanda dünyanın en "ulan nası olsam da orjinal olsam" insanı.öyle bakmayın 4 ay yapısık gezdik,badireler atlattık.sonra bir kac ay öncesine kadar da hususmuz sürdü.(onun acısından hala sürüyo.1 yıl kutlamalar olsun,efendime diyim)
yiğidi öldür hakkını yeme.mutlu muydum?mutluydum.ama iki ay sonra ilişkiden bakın sadece 2 ay sonra.ben su haldeydim.(dialoglar mesajdır.)
anıl:seni cok seviyorum
anıl:10 dakka oldu niye cevap atmıyosun
anıl:nazlı yürümüyo galiba sen yine soguksun
nazlı:dersteydim(aglıyor tabi salya sümük)
o bir öküz faalan değildi.o tüm bu yaptığı sacmalıkları asksal birseye baglarken kendi yazdıgı şiirler,evde yıkanıp kesilerek servis edilen meyveler,süprizler,okulun cıkısına plak getirmelerle gayet katlanılabilir kılıyordu bu sacma dialogları.
bu dialoglar arttı,arttı.kronolojik sırayla ilişkinin değiştirdiği biçim ve travmaları anlatsam,anlatamam.hatırlamak istemiyorum.
ama ihanet ihtiras aşk savaş.hatta savaşma seviş diyim.bu açıklar.

başlıga bi baktım da,amacım daha kendime yönelik bişiy yazmaktı.ama bir devrin kapanması söyle oldu.bu insan ,herhangi bir insan,kendimden ödün vermeme sebep oluyordu.neyse ki 16 yasında sümüklü bir ergen olarak oturmus bi kmlik karakter pek yoktu kimi yiyorum? ama yine de kendini küçük düşürmicek ve biraz kendiyle kalabilecek o çk sevgili şiirlerden azcık kopabilcek bi insan olmalıydım.

kendime döndüm.mesaja baktım.pehey dedim."cümlemize" yazdım,yolladım.

peki nazlı dedim,sen bu cocuga asıktın.nası,ne zaaman vazgectin de su an en ufak sızlama yok?nasıl yani?
içerden birşey acı gercegi dile getirdi:baskası sana asık oldugu,sana sevilmeyi hatırlattıgı zaman

sevildigin kadar var ya karsındaki,ben bunun zıttını arıyorum.

buna uymaya clısacagım.insanlık adınaa.

programın bu aksamlık sonuna gelirken diyorum ki. kaybettikce durup kendimizi düşünüyoruz,duygu farkediyoruz
biz aslında kaybettiklerimiziz.

25 Şubat 2010 Perşembe

ben

ben şimdi böyle yapıyorum.sevgilim,olacak,büyük hayaller kuruyorum.




çiçek pasajında ait olduğumuz zamanların şarkılarını söylemek gecikmenin üzüntüsüyle
ya da parantezde türk kahvesi içmek edip cansever ve cemal süreya eşliğinde
vapura binmek
tartışmak
oza da çay içmek
galata da kek yemek
müzik
kitap
şiir
hayal
hayal
hayal
lerimiz
dünyanın en şapşal dört insanıdır onlar
ben bizi çok özledim şehsuvar.ah şehsuvar ah.

20 Şubat 2010 Cumartesi

bok

bok

devam

buluttan çıktı ve ben onu öptüm ya hani.ben öpünce korktu anlaşılan.ben atlıyorum dedi.nil karaibrahimgil boğulmuştu şimdi buluttan suyunda.thom yorke en gerilim müziğini çaldı ama o duymuyordu.çünkü o marioluktan çıkmış ve gerçek dünyaya dönmüştü.ben hala buluttaydım.kimi zaman biri bulutuma giriyor.beni hızlı hızlı uçurup atlıyordu.önceleri hep tutardım düşmesinler diye.bulutta asılı kalmışken bağırırlardı.BIRAK BENİ.bende bırakırdım.tekiladan gözyaşları yapardım kendime.işte o sıralarda gelmişti mario.hemde thom yorkela beraber.başta istemezken baktım bulutumaa atlayıvermiş.beni daha büyük hayallere çıkarmış.ben hemen kabullenmiştim birleştirmiştik bulutları.şimdi oda aşağı bakıyordu.dünyaya.tekiladan gözyaşlarım yerlerini almıştı.durdum.tekilayı içtim,akıtmadım.güneşe tırmandım.vucudumda hiç bişey yoktu.vucudum dunyada bi kafesteydi.ben bi güneş tepesinde ona mutlulukla bakıp ısınırken bıraktım beni yaksın.yeterinde yanınca atladım bulutuma.ittim marioyu hızla.fatih sultan mehmet te korkmazdı çünkü.sikiyim topunuzu dedim ve düşmeye başladı.başka bulutlar geldi.ben bulutumu kaçırdım.aşağı şöyle bir baktım.başka buluta düşmüştü.şimdi istediğin gibi bir piç kurususun saygılar mario diye bağırdım.tekila yağmurlarını çağırıp güneşe tekrar tırmandım.sarhoş bi yangın yeriydim.gülümsedim.

17 Şubat 2010 Çarşamba

öğretici metin;konumuz,filler!

Asya fili ve Afrika fili olarak iki tür var.Her iki türün ayırt edici özellikleri gövdelerinin çok iri, burunlarının hortum biçiminde uzamış, bacaklarının kalın ve sütun biçiminde, kulaklarının geniş (özellikle Afrika filinde), kafalarının çok iri ve sürekli uzayan üst kesici dişlerinin (fildişi) savunma dişlerine dönüşmüş olmasıdır(bunları biliyordum,vallaha).Erkeklerde testisler gövdenin içinde korunduğundan testis torbaları yoktur(adasdasasa.allahtan devamı gövde içinde olmamıs.üretim hatası).Fillerin birbirleriyle iletişim içinde olması onların bir araya toplanmasını sağlar ve ayaklarını vurarak ya da değişik sesler çıkararak 40-50 Hz arasında değişen frekanslarla iletişim kurarlar.(teknoloji)
bu hayvanlar günde 225 kg ot yiyebilir ve 200 litreye kadar su içebilirler(dünya capındaki kuraklık ordan).Ayrıyetten 1 hafta içerisinde 2 tondan fazla yemek tüketirler.Gebelik süresi Asya filinde ortalama 610 gün, Afrika filinde ise yaklaşık 2 ay daha uzundur(dogum süresini merak ettim). Hindistan filinde 8-12 yaşında cinsel olgunluğa erişerek döl verebildiği halde, Afrika filinde bu süre 14 yılı bulabilir.Filler de insanlar gibi çiftleşirler.(pozisyon sınırlı olsa gerek)
Ayrıca filler zıplayamaz(neyse ki).Bu da fili zıplayamayan tek memeli yapar. Ayrıca filler fıstık yer.(sempatiklikten ölüyorlar)

kaynak:vikipedi(her ergen gibi)
belgeselleri izleyince gözlemlerimi de yazıcam.

16 Şubat 2010 Salı

söyle bi baktım

buradaki yazılrın herdeyse hepsi duygusal birlikteliklere gönderme gibi.tuh keske öle gözükmeseymiş üzüldüm şimdi.arkadaslara hayata kendime falanda duyglar var.neyse artık dikkat edicem.
yok lan niye ediyim.
hadi ben uyuyim.

ulan!

beraber olduğum insanların yarısından fazlası neden affedersiniz yavşakkk çıkıyor.

hayatımın cümlesi.

birşeyi yapıyorsan tam yap.buna uysam dört dörtlk insan olucam .sadasfa

by s.f

Boşalması gereken bir içim kalmadı artık.Tüm içsel masturbasyonlarımı başarıyla sona erdirdim.

ergenlik

karşımda oturup her zamanki cümle ve mimikleriyle kendini anlatmasını izledim.ne demek istediğini bliyordum.cümlesini tamamlayabilirdim hatta.ama anlaşamadığımızı ne kadar sanarsa,o kadar açık olacaktı bana.birşeyleri gizlemekle söylemeye gerek duymamak arasında bir çizgi vardı.beni umursamadığını biliyordum.kendi hayatına soktugu kadarki beni umursuyordu,işine yaramayan hislerimi sikip atabilirdi.sonra çoğu insan budur dedim.karşısındakinin istediğini sever.birilerini bütün halinde sevmeye calısmak benim olayım,karsımdakinden de bunu beklemek sacma.insanlar hissettiklerimle empati kurmayıp kendilerine göre yorunca iyice içim sıkılıyor.anlamasını istediğim sey genel olarak onda biryerim olmamasıydı.ve artık bende de onun yeri yoktu.birlikte gülebilirdim,çalışabilirdim hatta susabilirdim onunla sonsuz bir hazla.ama çekirdeği için takındığı kendini izole etme cabası beni yormustu.artık biz hiç te öyle basit ve sade falan değildik.uzun zamandır.uzaklaştım.

15 Şubat 2010 Pazartesi

anne babası ezel izlerken müzik dinleyip camdan sarkarak sigara içen 1024324352405270ergeni düşündüm.ve aynı şeyleri yapan tonla insanın nasıl anlaşamadığını.

kim-lik

teslim 17 nisan
kim-lik

ben sen o biz siz onlar

gidiyormusun dedim evet dedi tamam dedim .durdu.arkamı döndüm yola koyuldum kolumdan tuttu.kendine çekmedi.bekle de demedi.sadece durdurdu.
durdum bende.
sonra tuttum kolumu tutan elini,boşluğa salladım.
gittim.

karar

geleceksen gel,gideceksen git.benim kafam zaten karışık.yorma.herkes sıfatlara takılıyor.

oyunculuk

başkası olmak istiyorum,kendimden mutsuz olduğum anda başkası olmayı başarmanın hazzını duymak istiyorum.duygularımı hemen kusabilmeyi istiyorum.sonsuz mutluluk bu.duygunu tanımak.başka olabilmek.

peki gelelim bana.

gelelim bana derken,bunu okuyan kişi,sen zaten bana gelmiş bulunuyosun.ama ben gelemiyorum kendime.karsılıklı aynı anda gelmek o kadar da kolay değil zaten.asdas gibi giderek sacmalasan bu paragrafı aniden kesiyorum,yoksa rtük girecek.
şimdi benim canım çok sıkılıyor.ama hani öylesine söylenen sıkılma değil.gerçekten çok sıkılıyor.benim işim gücüm var oysa.hayatımın iplerini elimde tutamıyorum.hiçbirşey kontrolümde değil.büyüme sancısı ergenlik geçiyor ve farkındalığım başladı.aama o da ayrı bi rahatsız.hani insan hayatı boyunca sıkıntılar yaşar.parasızlık çeker,aşk acısı çeker,işinden memnun olmaz.temelde bunlar vardır.ben çok sıkılıyorum liseden.ders sayısı ve ezber kafasından.tamam oyunculuk okuyorum,ama birşeye hazırlık yapmanın stresi var ögrenmekten çok.bu bendeki bir mallık ta olabilir,bilemiyorum.ne para kazanıyorum,parasızlık derdim yok,ne aşığım,aşk acısı çekemiyorum,ne de işim var.hep bi ıkınıyorum ben,hep birşeyler yapmaya zıplamaya çalışıyorum.değiştirmek dönüşmek istiyorum.hep birşeyler istiyorum ama canım da bi bok yapmak istemiyor.dünyam çok sıkıcı.

13 Şubat 2010 Cumartesi

bu sabah erken uyandım

bu sabah erken uyandım.ilk sigaram tatsız falan da değildi.gece içtiğim ve hafif sarhoş olduğum rakı susuzluk ta yaratmamıştı.gözlerimi açtım.o çok bilindik boşluk ve burukluk duygusu.rüyamda acaip acaip şeyler gördüm.bölük pörçüktü uykum.yağmur yağıyordu.gözümü perdenin altına dikip sokağı izledim yattığım yerden.kalktım.yürüdüm.lenslerim yok,bi acaip.muhsin bey uyanmıştı.uyandığında ne hissettin dedi.o his işte dedim.tamam,normal dedi.oturup muz yedik.sonra muhsin bey uyudu.ben de yapacak birşeyim olmadığı için bilgisayar başına oturdum.ve yaktım o şarkıdaki ilk sigaramı.üşüdüm.birşey giydim.
muhsin bey starwars defterime birşeyler yazdı.yer asmalımescid gün yine rakı.çok mutlu bir gün geçirdim.şu anki aydınlığın öncesi gecenin başlangıcında ben kendime ağlarken o starwars defterime "kendi değerinin farkında olduğun zaman sana değer veren birinin de hayatında olduğunu anlayacaksın,seni o kadar seviyorum ki"bende muhsin beyi çok seviyorum bunu belirtmek için gülümsedim.o an aslında ağlamak istemediğimi farkettim.canım acımıyordu.ayrılık falan değildi canımı acıtan.klarnetçi geçti yanımızdan.rakılar tokuşturuldu.aklımda aydın boysan vardı.nedense...vampir dişleri takmış küçük bir çocuk yanımızdan geçti.güldüm,çok güldüm.masaya yaklaşıp beni korkuttu vampir olduğu için.beraber bir kez daha güldük.hayatımdan gelip geçen insanlar.buradayım.geçmişte orada.gelcekte olcak.tüm günler birbirinin devamı koca bir gün.geçmiş gelecek yalan aslında.herşey bugün.o bugünler yaşam.sonrası son.sona var sanırım ama bilinmez.insanlar var.aynı dünyada yaşamış olduğum insanlar.güzel suratlı küçük bi çocuk daha vardı işte.beraber starwars izlenir,zaman bulunursa sevişilir,içilir,sigara alınır.sinemaya gidilir.ortaköyde nargile içilir falan filan.yapılanlar hoş,boşa değil.ama ağlarken birden aklım durdu.göğse indim.sen aşka dair hiçbirşey hissetmedin dedi.istedin ama hissetmedin.akıl duydu.ağlama durdu.ben kendime ağlıyordum.birilerinin filminde istenilen kız olmak istiyordum.yoo,egosal değil.sevilme isteği bu,herkeste var.başka türlüsü olmazki zaten.hayat sevince güzel falan filan.aslında br kaç hoş anıdan oluşmuş bi anlık başlayan hayatıma girişler benim için başta bir anlam ifade etmezken ben hazır olduğum için,insanlara açık olduğum için hep veriyorum.kendimden birşeyler.kendimi açıyorum.seviyorum onu.sonra gidiyor.çünkü mutsuzum.çünkü ben mutsuz olunca anlamsız.ben mutsuz olunca bilinçsiz olarak onu mutsuz ediyorum.ama asla benim onu hayatımdan çıkaracak cesaretim yok.kimseyi çıkaracak cesaretim fazla yok.bunun bu kadar sık olmasından hoşnut değilim.insanlara çok açık olmam saçma sonuçlar doğuruyor.biri için ağlayıp -ki ağlamak çok değerli gözümde,birkaç gün sonra unuttuğumda bu kez yine ağlıyorum.sabretmeyi bilemediğim için aşık olmuyorum.ve buna ihtiyacım var.anıldan beri.çünkü çok aşık olduğum bir insan çok yaraladığı için ve şimdi ona karşı bomboş olduğum için boşum işte.o heyecanlara ihtiyac duyuyorum.özelliklede sevgilim sıfatında biri varsa yanımda.ama sevgili büyük bir söz.ben hep aşığım zaten.muhsin bey'e,yazılarıma,müziğe,direnişe,köpeklere,domuzlara.sevgili öpüşmeyle başlıyor,evet.öpüşmemeyle bitiyor.derken yazımı murathan munganla kapatıyorum."iyi öpüşen sevgili dünyanın yarısıdır."başka aşk sandıklarımla görüşmemek üzere.ali nazik bey biraz durulmak,kendine yönelmek istiyor.çünkü yapacak çok şey var.

11 Şubat 2010 Perşembe

su an ayris telefonunu acmıyor,düzeltiyorum,ödemelilerime cevap vermiyor.kriz anı.simdi ben yarın bulent ortacgil konserine gitsemmi ama yarın rakıyı yapcazmı demeliyim ona.buna göre okula giderken para giysi almalıyım.gidilmicekse cumartesi tiger lilliesemi gitsem.ama dans edemiceksem?ne anladım o işten!
bi an durdum.ne geriliyorum ya yarın konusur karar veririm.annem esya getirir okula dedim.ooh rahatladım.herkes raadolsun!

insan

insanlarla bulusmak beni artık geriyo.ne konusucam ben bu adamla diyorum kimi zaman.bulusuyosun naber napıyosun .bir süre sonra bakıyorumki zaten genel olarak yaptıgım daha önce 100 kez birileriyle sıcagı sıcagına paylasmıs oldugum seyleri anlatıyorum.onu en son 100 yıl önce görmüşüm cünkü.o da anlatıyor falan.muhabet ilerlemiyo.sıkılıyorum.ben sıkıcı mıyım diyorum.ortak geyik yok,ilgi alanı yok.farklı ilgi alanlar karslıklı ilgi de cekmiyor.sacmalık.uzun süre görüşülmeyen "hatır arkadaslıkları"nı kesmem gerek.evet,kesinlikle

kuaför

ben bu kuaföre gitme işine takığım sanırım biraz.çünkü acaip biryer.saçın yapılırken kendi istediğin müziği dinleme ya da birşey okuma olanağın yok.okumaya çalışabilirsin ama tarakla haşin bir şekilde sürekli saçtan arkaya acılı acılı çekilen kafayla zor,gerçekten zor.herneyse,bugün yine kuaföre gittim.saçlarımla uğraşmayı bırakmam gerektiği gerçeği tamamen ayrı bir konu,oraya hiç girmeyelim.amacım açık ve netti;bıyıklarımı aldıracak(çok kaba farkettim.onlar sadece küçük sarı tüyler.sakin olunuz) ve saçımı turuncuya boyatmaktı.saçımı boyatmak ani bir karardı.kafamda hep olan tekrar turuncu olayımı artık gerçeğe dökebilirdim.varlığını tamamen unuttuğum kredi kartımı aylardır kullanmamıştım,tüm renkler benimdi.
oturdum.
kuaförlerin çeşitli kafa karıştırma,iç sıkma gibi stratejik bir takım sözleri vardır.dişiler bilir.ne yapacağız?dedi .turuncu dedim.benim netliğimi anında bir sonraki sorusuyla yıktı.sarı yogunluk mu,kızıl yogunluk mu.o an içim sıkıldı benim.iç sesim hızla düşündü sarı çok kötü geldi kulağa ama kızıl yogunluklu da cok koyu olursa? die gecirirken dudaklarımdan "portakal gibi işte"sözleri döküldü.şimdi kuaföründe kafası karışıktı.allahtan washington mu sıkmalık mı demedi.orada düğümlenirdik.
ya benim eski turuncum var ya dedim
oysa o kafamda kızılın her tonunu görmüştü.o boyadıktan hemen sonra baska tona kendim boyayıp fön cektirmeye gidiyordum.o ne yapabilirdiki?
hangi turuncu tonunu istediğime dair fikri yoktu,ben de anlatamıyordum.hemen kataloglar geldi.ben birini sectim
KIZILLI TURUNCU BU dedi
ohh dedim
sarılıyıda gösterdi yok bu değil dedim
işlem basladı.uykusuz okumaya calıstım.ama kafam kasınıyordu,ben kafamı kasıyordum,boyalanan ellerimi uykusuza sürüyordum.dergiye bunu yapmamaya karar verdim.bıraktım.arkamdan yaklasan orada calısan kaslı ve cok uzun bir abi okuyabilirmiyim dedi.algılayamadım.sonra uzattım uykusuzu .kaslı kuaför abi oturdu kehkeh diye uykusuzu okumaya koyuldu.2 adet yeni cıraktan biri sürekli kirlenen kulak arkamı pamukla siliyordu ,bende dehset içinde izledim bunu.20 dakika boyunca her an boya olacaktı o kulak arkası.peki sen ne yapmaya calısıyorsun su an diyecektim,demedim tabi.bıraktım temizlesin,ne diyim.
yıkandı falan sac.
kuruyunca baktım biraz acık olmus.neyse dedim.
kalktım kasaya gittim
önceden 80 diye hatırladıgım fiyat 110mus.kısmet.
eve geldim ısıkta aynaya baktım
SARILI TURUNCU
buymus demek dedim ve ahsap kutuyu boyamaya basladım
işte simdi tam bir emekli menopoz olmustum.

2 Ocak 2010 Cumartesi

bi twit bi blog

hayattaki en byük korkum gecmişe takılı bir insan olmak.
bloga daha samimiymişim megersem

blöbbblöblöb

kafamı duvara 3 kere vurdum catlamadı.ama gülme geldi.gül gül gül gül.oooh
ANNE O BOH YA!

hımhım

küresel ısınmayı ve meteorolijinin aynı haftada kar ve bahar yasayacagımızı acıklamasını düşünüyorum sonra bunun aslında cok da umrumda olmadıgını düşünüyorum.sınavlarımı dusunuyorum.sınavlarmı önemli hazırlayacagım seylerin beni birşeylere ne kadar yaklastırdıgımı.tembelim.tembelim.
insanları cok düşünüyorum.aslında gerek yok.
herseyi umursayıp hiçbirşeye uyamıyorum.
"insanlardan korkuyorum.vahsi hayvanlar gibi birbirlerini bogazlıyorlar"
yoo sarhos değilim cok sıkıcıyım cok cok sıkıcıyım.